![]() |
![]() |
#1 | |||||||||
![]() ![]()
Üye No: 645
Üyelik tarihi: Jan 2015
Üye Grubu: Üye
Mesajlar: 19
Konular: 19
Şube: Kocaeli Şubesi İlişki Durumu: İlişkisi Yok
Ruh Hali:
![]()
Tuttuğu Takım:
![]() Level: 3 [ ![]() ![]() Paylaşım: 0 / 52
Teşekkürler: 0 0 Mesajına 0 Kere Teşekkür Edildi REP Gücü : 5
REP Puanı : 10
REP Seviyesi :
![]() |
![]() Örnek nesil içinde hulefâ-i râşidin, aşere-i mübeşşere ve ashâb-ı Bedr'den sonra ashâb-ı suffe'nin ayrı bir yeri vardır.
Ashâb-ı suffe, Mescid-i Nebî'deki sofada barınan sahâbîler demektir. Suffe, ev ve konaklarda bulunan eyvân, sed ve seki türü yüksekçe oturma mekanları için kullanılan bir tabirdir. Zamanla Türkçe' de "sofa" şeklinde kullanılır olmuştur. Suffe Medine'de inşâ edilen mescide bağlı olarak yapılmış İslâm tarihinde ilk defa orası için ad olarak kullanılmıştır. Aslında sahâbe nesli, bir kadro hareketi, suffedeki sahâbiler de bu kadronun ilmî, mânevî ve askerî konulardaki hazır kıtası konumundadır. Mesciddeki ders, sohbet ve zikir meclislerinin müdavimi olan bekâr, evi olmayan sahâbilerin barınma yeri mescidin suffesiydi. Suffeli sahâbiler orada barınırlar, zengin ve varlıklı sahâbilerin sağladığı iaşe ve ibâte imkânlarıyla imrâr-ı hayat ederlerdi. Medine'de mescidin yanında bir sofa ihtiyâcı sosyal, ilmî, askerî ve manevî sebeplerle ortaya çıkmıştır. Özellikle fakir muhacirler ile ensârdan ve civar kabilelerden Medîne'ye din-i celil-i İslâm'ı öğrenmeye ve Allah Rasulü'nü görmeye gelenler için bir barınma yeri kaçınılmaz olmuştu. Suffe, barınma yeri özelliği itibariyle konaklanma imkânı veren bir kervansaray veya pansiyon niteliğindedir. Bugün eğitimdeki parasız yatılı öğrenciler için barınma imkânı; dün tekkelerdeki derviş hücreleri hep bu sofa modelinin çağlara göre ufak tefek farklılıklar arzeden bir devamıdır. Medineli ensar, kendi yurtlarına göç eden Mekkeli muhacirlere evlerini, barklarını, gönüllerini açmış ve herşeylerini onlarla paylaşmış olmalarına rağmen yine de dışarda kalan ve barınmada sıkıntı çekenler ortaya çıkınca Hz. Peygamber onları mescidinin sofasına yerleştirmişti. Sofada sâkin olan sahâbilerin sayısı hakkında kesin bir bilgiye sahip değiliz. Sayılarının 10 ile 400 arasınmda değiştiğine dâir muhtelif rivâyetlere bakılırsa suffe ashâbının sayısının sürekli değiştiği anlaşılmaktadır. Allah Rasûlü, onların ihtiyaçlarını bizzat karşılar, yalnızlıklarını paylaşır, onlarla oturur, birlikte yemek yer ve halkı onlara ikram etmeğe teşvik ederdi. Allah Teâlâ onları Kur'an'da muhtelif âyetlerinde anmış, Allah Rasûlü'nün onlara özel ilgi ve şefkatini taleb etmiştir. Nitekim şu âyetlerin suffe ashâbı hakkında nazil olduğu mervîdir; 1- "(Yapacağın hayırlar) kendilerini Allah yoluna adadığı için yeryüzünde kazanç endişesiyle dolaşmayan, hayâlarından dolayı tanımayanların zengin zannettiği fakirler için olsun. Sen onları yüzlerinden tanırsın. Onlar yüzsüzlük ederek insanlardan bir şey istemezler." (el-Bakara, 2/273) Allah Rasûlü kendisine getirilen şeylerden sadaka olanlarını ashâb-ı suffeye gönderirdi. Ayrıca beytülmaldan ve kendi malından büyük bir kısmını onlara ayırırdı. Kendisinin yetişemediği durumlarda ashâbının onları evlerine götürüp misafir etmelerini isterdi. Bu yüzden ashâb-ı suffeye "adyâfü'l-müminin" (müminlerin misâfirleri) ünvânı da verilmişti. Suffede sâdece kimsesiz sahâbiler değil zaman zaman Hz. Peygamber'i görmeye gelen zengin sahabiler de kalırdı. Evlenip ev bark sâhibi olanlar suffe ashâbı arasından ayrılır, kendi hânelerine geçerdi. İlk plânda Hz. Peygamber'in onların maddi ihtiyaçları ile ilgilendiği intibâı uyanmakta ise de aslında O, suffe ashâbının mânevî ve rûhânî ihtiyaçları ve özellikle yetişmeleriyle çok ilgilenirdi. Nitekim İbn Mace ve Dârimi'nin naklettiği bir hadis bu konuya ışık tutmaktadır: Rivâyete göre Allah Rasûlü bir gün evinden çıkıp mescide girdi. Mesciddeki insanlardan bir gurubu Kur'an okuyor, duâ ve zikirle meşgul oluyor, diğerleri ise ilim öğreniyor ve öğretiyordu. Allah Rasûlü her iki gruptan da memnûn olarak: "Her iki grup da hayır işliyorlar" buyurdu. Ardından da: "Bunlar Kur'an okuyor, Allah'a duâ ve zikirle meşgul oluyor, Allah dilerse duâlarını kabûl eder, dilerse etmez. Ama şunlar ilim öğreniyor ve öğretiyorlar. Şüphesiz ben muallim olarak gönderildim." diye konuştu. Bu iki gurubun ikisi de suffe ashâbındandı. Çünkü onlar gündüzleri mescidde ilim ve ibâdetle meşgul olurlar, suffeyi âdetâ bir konaklama yeri ve ilmî müzâkere ortamı olarak kullanırlardı. (bk. Ebû Dâvud, büyû, 36) Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz |
|||||||||
![]() |
![]() |
![]() |
|||||
Baslik | Kategori | Son Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj |
![]() |
Esmâül Hüsnâ | Araf font> | 0 | 1362 | 03-24-2015 09:39 PM |
![]() |
Esmâül Hüsnâ | Araf font> | 0 | 2013 | 03-24-2015 09:34 PM |
![]() |
İslami Genel Konular | Araf font> | 0 | 1365 | 03-24-2015 09:26 PM |
![]() |
İslami Genel Konular | Araf font> | 0 | 1432 | 03-07-2015 04:39 PM |
![]() |
Ashab-ı Kiram (Sahabeler) | Araf font> | 0 | 1283 | 03-07-2015 04:34 PM |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
![]() |
|
Araf font> |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|
Forum | Yasal Uyarı |
Kuruluş : 2013 2013 - "RadyoUhud Forum" her hakkı saklıdır. RadyoUhud Forum - RadyoUhud.Com iştirakidir. RadyoUhud-Forum, en iyi Mozilla Firefox ile dolaşılır. |
YASAL UYARI : İçerik sağlayacı paylaşım sitelerinden biri olan uhud forum Adresimizde 5651 Sayılı Kanun'un 8. Maddesine ve T.C.K'nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. uhud forum hakkında yapılacak tüm hukuksal Şikayetler, Yöneticilerimiz ile iletişime geçilmesi yada iletişim formunu doldurulması halinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde uhud forum yönetimi olarak tarafımızdan gereken işlemler yapılacak ve size dönüş sağlanacaktır.
|